Anayasa Mahkemesi Işığında Munzam Zarar

ileadmin

Anayasa Mahkemesi Işığında Munzam Zarar

Anayasa Mahkemesi Işığında Munzam Zarar

Munzam Zarardan Kaynaklı Davalarda İspat Sorunu

Munzam zarardan kaynaklı tazminat davalarında somut yöntem ve soyut yöntem olmak üzere iki tür ispat şartı bulunmaktadır. Yargıtay’ın ilgili dava dairelerinin bir kısmı somut yöntemi uygulanmakta bir kısmı ise soyut yöntemi uygulamakta olup bu konuda henüz içtihat birliği bulunmamaktadır.

Yargıtay Kararlarında İzlenen İspat Yöntemi Nedir?

Yargıtay kararları incelendiğinde genelde somut ispatın uygulanması gerektiği yönünde verilen kararlar çoğunlukta olmaktadır. Yargıtay’a göre enflasyon veya devalüasyon artışların varlığı aşkın zararın ispatlandığı anlamına gelmemektedir. Alacaklının kanıtlaması beklenen husus, kendisinin geç ödemeden dolayı uğramış olduğu zararın somut olarak ispatıdır.

“…Her ne kadar davacı, döviz faizini aşan bir zararı olduğu iddiasıyla davayı açmış ise de, zararın ne şekilde oluştuğunu somut olarak ispat etmiş değildir. Bu durumda, HGK’nun 2001-19/1086 E, 2002/371 K. sayılı kararı da göz önünde bulundurulduğunda davanın bu sebeple reddi gerekirken yazılı gerekçe ile reddi isabetli değil ise de, sonucu itibariyle doğru olan kararın HUMK 437/7. maddesi gereğince açıklanan bu gerekçe ile onanmasına karar vermek gerekmiştir.” (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi Esas: 2014/ 13418 Karar: 2014 / 19400)

“…Davacı tarafça munzam zarar talebine ilişkin iddianın ötesinde bilgi ve belge sunulmadığından, munzam zarar talebinin bu gerekçe ile reddi yerine, yazılı gerekçelerle reddedilmesi, sonucu itibariyle doğrudur.Ancak;

Kamulaştırma bedellerine faiz uygulanması yasal düzenlemeyle kabul edildiğinden, genel zaman aşımı içerisinde talep edilmesi halinde, asıl alacağın dışında dahi açılan faiz davasının esastan incelenerek kabulüne karar verilmesi gerektiğinden,” (Yargıtay 5.Hukuk Dairesi Esas: 2014/ 10900 Karar: 2014 / 26089)

“…Ülkede yaşanan ekonomik kriz nedeniyle paranın döviz karşısında hızlı değer kaybı, yüksek enflasyon gibi genel afaki ve doğrudan davacının zararını ifade etmeyen umumi ekonomik konjonktürel olgular BK’nın 105. (T.B.K. 122.) maddesinde sözü edilen munzam zararın varlığını göstermez.” (Yargıtay 13.Hukuk Dairesi Esas: 2016/10665, Karar 2019/6982)

Yargıtay 15. Hukuk Dairesinin 12/5/2016 tarihli ve E.2016/1049, K.2016/2737 sayılı kararının ispat açısından somut yöntemin uygulanması gerektiğine ilişkin ilgili kısmı şu şekildedir:

“…Dava konusu somut olaydaki çözümlenmesi gereken hukuki sorun; temerrüt faizini aşan bir zararın mevcut olup olmadığıdır. Yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu davacıyı ispat yükünden kurtarmaz. Zira; davacı para alacağını zamanında alması halinde ne şekilde kullanacağını kanıtlaması gerekir. Ayrıca alacaklı, uğradığı zararın kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu ispat etmek zorundadır. Soyut enflasyonun ya da bankalarda mevduat için ödenen faizin temerrüt faizinden yüksek oranda olması, munzam zararın gerçekleştiği ve kanıtlandığı anlamına gelmez. Burada davacının kanıtlaması gereken husus enflasyon ve mevduat faizinin yüksekliği gibi genel olgular değil, kendisinin şahsen ve somut olarak geç ödemeden dolayı zarar gördüğü keyfiyetidir. Ülkede yaşanan ekonomik kriz nedeniyle paranın döviz karşısında hızlı değer kaybı, yüksek enflasyon gibi genel afaki ve doğrudan davacının zararını ifade etmeyen umumi ekonomik konjonktürel olgular BK’nın 105. (TBK. 122.) maddesinde sözü edilen munzam zararın varlığını göstermez.”

Soyut yöntemde ise alacaklıya ispat kolaylığı sağlanmaktadır. Çünkü alacaklının zararı soyut olarak hesaplanmaktadır. Alacaklı bu yöntemde munzam zarardan kaynaklı alacağını somut olarak ispat etmek zorunda değildir. Temerrüt faizi ile karşılanmayan zararın varlığını başta enflasyon, devalüasyon, altın fiyatlarındaki artış, tüketici fiyat endeksi, üretici fiyat endeksi ve asgari ücret artış oranlarındaki artıştan yola çıkarak ispat edebilir.

YHGK, 13.06.2012 tarih ve 2011/18-730 Esas 2012/373 Karar sayılı kararında kamulaştırma bedelinin geç ödenmesinden doğan aşkın zarar iddiasının soyut yöntemlere dayanılarak ispat edileceğine hükmetmiştir. Karara göre, alacaklı zararını ispatlarken yüksek enflasyon gibi bilinen vakıalara dayanabilir ve bu şekilde üzerine düşen ispat külfetini yerine getirilebilir. Somut olay itibariyle, davacılar taşınmazlarının kamulaştırma bedelini uzun süre alamamışlardır. Bu nedenle de tahsil edilmeyen bu bedelin dava tarihindeki satın alma gücü dikkate alındığında, davacıların zararlarını kanıtlamış olduklarının kabulü gerekir.

Anayasa Mahkemesi’nin Munzam Zararda İspat İle İlgili Yaklaşımı Nasıldır?

Anayasa Mahkemesinin 21/12/2017 tarihli ve 2014/2267 başvuru numaralı kararından önceki Yargıtay içtihatlarında uygulama somut yöntemin uygulanmasına yönelik iken ilgili başvurudan sonra bazı Yargıtay daireleri kararlarında; enflasyon, devalüasyon, tüketici eşya fiyat endeksi, altın kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar gibi çeşitli ekonomik etkenlerin ortalamalarının alınması için konuya ilişkin bilirkişi incelemesi yapılması gerektiği yönünde hüküm tesis etmeye başladıkları görülmektedir.

İlgili Anayasa Mahkemesi başvurusunda mahkeme, yargılamada geçen sürenin fazlalığı nedeniyle paranın enflasyon karşısında değer kaybetmesini mülkiyet hakkının ihlali olduğu yönünde görüş bildirmiştir. Ayrıca ilgili kararda, “…Başvurucunun alacağı, enflasyon karşısında önemli bir değer kaybetmiştir. Bu tespite rağmen başvurucunun, ayrıca zarara uğradığını ispat etmesi şeklindeki katı yorum nedeniyle, kamu yararı ile başvurucunun mülkiyet hakkının korunması arasında kurulması gereken adil denge, başvurucu aleyhine bozulmuştur.” şeklindeki kararı sebebiyle munzam zararın ispatında soyut yöntemin uygulanmasının yaygınlaşmasına yönelik bir ışık olmuştur.

 

Av. Mustafa ŞİRİN

Stj. Av. Abdulsamet DEMİR

 

Yazar hakkında

admin administrator

Bir cevap yazın