Anayasa Mahkemesi’nin Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılmasını İptal Etmesinin Mevcut Dosyalara Etkisi Nedir?
Sanığa yüklenen suçtan dolayı yapılan yargılama sonunda hükmolunan ceza iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası ise; mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir. Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, kurulan hükmün sanık hakkında hukuki sonuç doğurmamasını ifade eder.
Hükmün Açıklanmasının Geriye Bırakılması (HAGB) Şartları Nelerdir?
Sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilebilmesi için;
1. Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum bulunmaması,
2. Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önünde bulundurularak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate varılması,
3. Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın giderilmesi,
4. Sanığın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmesi
gerekmektedir.
Anayasa Mahkemesinin 2022/120 Esas, 2023/107 Karar Sayılı Kararıyla İptal Edilen Kanun Hükümleri Nelerdir?
Anayasa Mahkemesi yukarıda esas ve karar numarası belirtilen kararında, 5271 sayılı Kanun’da düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” kurumunu iptal etmiştir.
Çeşitli hukuki uyuşmazlıklarla Anayasa Mahkemesi önüne gelen HAGB ile ilgili dosyalarda, Anayasa Mahkemesi’nin işin esasına girerek reddetmiş olduğu kararlar, Resmi Gazete’de yayımlandığı tarihten itibaren 10 yıl geçmedikçe, aynı kanun hükmüne anayasada belirtilen ilkelere aykırılık iddiasıyla tekrardan başvuruda bulunamayacaktır. Aynı husus 6216 sayılı Kanunda da belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesi’nin HAGB ile ilgili işin esasına girerek vermiş olduğu red kararlarından birkaç örnek vermek gerekirse;
1. 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin (6) numaralı fıkrasına 22/7/2010 tarihli 6008 sayılı Kanun’un 7. maddesiyle eklenen ikinci cümleye yönelik iptal talebi, Anayasa Mahkemesinin 16/2/2012 tarihli ve E.2011/41, K.2012/25 sayılı kararıyla esastan reddedilmiş ve bu karar 13/10/2012 tarihli ve 28440 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
2. Ayrıca anılan Kanun’un 231. maddesinin (8) numaralı fıkrasına 18/6/2014 tarihli ve 6545 sayılı Kanun’un 72. maddesiyle eklenen ikinci cümleye yönelik iptal talebi de Anayasa Mahkemesinin 17/6/2015 tarihli ve E.2015/23, K.2015/56 sayılı kararıyla esastan reddedilmiş ve bu karar 26/6/2015 tarihli ve 29398 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanmıştır.
6216 sayılı Kanun’un 43. maddesinin (4) numaralı fıkrası, “Başvuru, kanunun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün sadece belirli madde veya hükümleri aleyhine yapılmış olup da, bu madde veya hükümlerin iptali kanunun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün diğer bazı hükümlerinin veya tamamının uygulanamaması sonucunu doğuruyorsa, keyfiyeti gerekçesinde belirtmek şartıyla Mahkeme, uygulama kabiliyeti kalmayan kanunun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün bahis konusu öteki hükümlerinin veya tümünün iptaline karar verebilir. “
Yukarıda belirtilen Kanun maddesinde de açıklandığı üzere iptal edilen kanun hükümleri ile bağlantılı olan kanun hükümleri de uygulama alanı bulamayacağından dolayı bu kanun hükümlerinin de iptali gerekecektir. Nitekim Anayasa Mahkemesi kararında da bu yönde hüküm kurulmuştur.
Sonuç olarak Anayasa Mahkemesi, 5271 sayılı Kanunun 231.maddesinin 5 ila 14.madde arasındaki bütün hükümleri iptal etmiştir. Diğer kanunlarda HAGB ile ilgili tüm düzenlemelerde uygulama alanı bulamayacağından dolayı iptal edilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin HAGB Kurumunu İptal Etmesindeki Gerekçeleri Nelerdir?
Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmeden önce sanığa bu kararın kendisine uygulanmasını kabul edip etmediği sorulmaktadır. Şayet sanık hakkında HAGB kararı verilmesini kabul ederse, istinaf kanun yoluna başvurma hakkından feragat etmiş olacaktır.
Feragatin Anayasa’ya uygun olabilmesi için feragat iradesinin açık olması, sonuçlarının kişi yönünden makul olarak öngörülebilir olması ve adil yargılanma hakkına ilişkin asgari güvencelerin de sağlanmış olması gerekir. Ayrıca feragati meşru olmaktan çıkaran üstün bir kamu yararının bulunmaması gerekir.
Anayasa Mahkemesi vermiş olduğu iptal kararında bu hususu şöyle açıklamaktadır; “Mevcut durumda sanığın HAGB’yi kabule ilişkin irade beyanının ne zaman sorulacağı konusunda yasal bir düzenlemenin bulunmaması nedeniyle, sanığa hakkında HAGB kararı verilmesini isteyip istemediğinin yargılamanın sona ermesinden önce sorulması mümkündür. Bu durum ise henüz hakkında kurulmuş bir mahkumiyet hükmü bulunmayan sanığı mahkumiyet tehdidin varlığı karşısında savunmasız duruma sokmakta ve henüz doğmamış olan istinaf kanun yoluna başvuru hakkından peşinen feragat etmeye zorlamaktadır. Bu itibarla sanığa HAGB’yi kabul edip etmediğine yönelik sorunun mahkumiyet hükmünün ardından sorulmasına yönelik bir usule ilişkin güvencenin bulunmaması nedeniyle kuralın kanunilik şartını sağlamadığı, ayrıca sanığa aşırı bir külfet yüklediği ve ölçülü olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.”
Anayasa Mahkemesi müsadereyi, “ceza yargılaması sonucunda mülkiyetin kamuya geçirilmesi sonucuna yol açan müsadere kararı mülkiyet hakkına sınırlama getirmekte olup mülkiyetin kamu yararına kullanımının kontrol edilmesidir.” şeklinde tanımlamıştır.
Sanığa HAGB kararı verilmesi durumunda müsaderenin hangi aşamasında infaz edileceğine ilişkin açık bir kanun hükmünün bulunmamaktadır.
Kanun koyucu müsadere kararı için farklı bir usul veya kanun yolu düzenleyebileceği gibi HAGB kararında müsadereye ilişkin farklı bir mekanizma öngörebilir. Ancak yapılacak bu düzenlemenin Anayasa’nın 35.maddesinde düzenlenen mülkiyet hakkına aykırı olmaması gerekir.
“Bu bağlamda mülkiyet hakkına müsadere yoluyla yapılan sınırlamanın keyfî veya hukuka aykırı olup olmadığının ileri sürülebileceği bir yol olarak öngörülen istinaf kanun yoluna başvuru imkânının askıya alınarak HAGB kararı ile birlikte müsadere kararının infazına yol açabilecek şekilde infaz zamanında belirsizliğin olduğu ve yeterli güvencelerin sağlanmadığı dikkate alındığında kuralın maliklere aşırı bir külfet yüklediği değerlendirilmiştir. Dolayısıyla kural uyarınca müsadere yoluyla mülkiyet hakkına yapılan sınırlamanın -kuralın da yer aldığı fıkradaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının, kurulan hükmün sanık hakkında bir hukuki sonuç doğurmamasını ifade ettiği biçimindeki düzenleme de göz önünde bulundurulduğunda- kamu yararı ile kişilerin mülkiyet hakkının korunması arasında olması gereken adil dengeyi bozduğu ve ölçülü olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.” (Süleyman Başmeydan [GK], B. No: 2015/6164, 20/6/2019, §§ 57-63).
HAGB kurumunun kamu görevlisinin görevi sebebiyle işlediği ve Anayasa’nın 17. maddesi anlamında işkence, eziyet ve kötü muamele kabul edilen suçlar bakımından uygulanmayacağına dair yasal düzenlemenin bulunmaması ve ceza mahkemelerinin uygulamalarının da bu sorunu çözememesi Anayasa’nın 17. maddesinin devlete yüklemiş olduğu faillere fiilleriyle orantılı cezalar verilmesi ve mağdurlar açısından uygun giderimin sağlanması şeklindeki usul yükümlülüğü ile bağdaşmamaktadır.
HAGB kararı toplumda cezasızlık algısı oluşturmakta, işkence, eziyet veya insan haysiyetiyle bağdaşmayan eylemlerin cezasız kalmasına neden olabilmektedir. Bu durum Anayasa’nın 17.maddesindeki ilkelere aykırılık oluşturmaktadır.
“HAGB kararının bu niteliğini gözeten Anayasa Mahkemesi daha önceki birçok kararında, kötü muamele iddiaları yönünden HAGB kurumunun uygulanmasının sanığın infaz edilebilir bir ceza almaması sonucunu doğurduğunu ve bu kurumun uygulanmasında mağdurun muvafakati ya da mağdur açısından manevi bir telafinin sağlanmasının da aranmadığını dikkate alarak anılan geri bırakma kararının mağdur açısından yeterli ve etkili bir giderim sağlamadığını değerlendirmiştir.”
“HAGB kurumunun kamu görevlisinin görevi sebebiyle işlediği ve Anayasa’nın 17. maddesi anlamında işkence, eziyet ve kötü muamele kabul edilen suçlar bakımından uygulanmayacağına dair yasal düzenlemenin bulunmadığı görülmüş; ceza mahkemelerinin uygulamalarının da bu sorunu çözemediği anlaşılmıştır. Bu durum Anayasa’nın devlete yüklemiş olduğu faillere fiilleriyle orantılı cezalar verilmesi ve mağdurlar açısından uygun giderimin sağlanması yükümlülüğü ile bağdaşmamaktadır.”
Anayasa Mahkemesi Tarafından İptal Edilen Bu Karar Ne Zaman Yürürlüğe Girecek?
Anayasa’nın 153. maddesinin üçüncü fıkrasında “Kanun, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi veya Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü ya da bunların hükümleri, iptal kararlarının Resmî Gazetede yayımlandığı tarihte yürürlükten kalkar. Gereken hallerde Anayasa Mahkemesi iptal hükmünün yürürlüğe gireceği tarihi ayrıca kararlaştırabilir. Bu tarih, kararın Resmî Gazetede yayımlandığı günden başlayarak bir yılı geçemez.” denilmekte; 6216 sayılı Kanun’un 66. maddesinin (3) numaralı fıkrasında da bu kural tekrarlanarak Anayasa Mahkemesinin gerekli gördüğü hâllerde Resmî Gazete’de yayımlandığı günden başlayarak iptal kararının yürürlüğe gireceği tarihi bir yılı geçmemek üzere ayrıca kararlaştırabileceği belirtilmektedir.
5271 sayılı Kanunun HAGB ile ilgili düzenlemeleri içeren maddelerinin iptal edilmesi nedeniyle oluşacak hukuksal boşluğun kamu yararını ihlal etmesi sebebiyle Anayasa Mahkemesi bu iptal kararını Resmi Gazete’de yayınlandığı tarihten itibaren bir yıl süreyle ertelemiştir. Yani ilgili kararın Resmi Gazete’de yayınlandığı tarih 01.08.2023 tarihi olup, yürürlüğe gireceği tarih 01.08.2024 tarihidir.
HAGB Düzenlemesinde Son Durum Nedir?
İptal kararı, bir yıl sonra yürürlüğe girecektir. Anayasa’nın 153/5 maddesi gereğince iptal kararları geçmişe yürümez. Kararın 01.08.2023 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanması ve bir yıl sonra yürürlüğe girecek olması hususları göz önünde bulundurulduğunda yürürlüğe gireceği tarih 01.08.2024 olacaktır. Şu hâlde, 01.08.2024 tarihine kadar verilecek olan tüm hükümler bakımından koşulları varsa HAGB hükümleri uygulanabilecek ve bu hükümlere karşı 5271 sayılı Kanun m. 231/12 gereğince itiraz edilebilecektir. Çünkü AYM, yürürlüğün durdurulmasına karar vermemiştir. Şu hâlde, bir yıl boyunca mahkemelerin HAGB kararı vermesi hukuken mümkündür.
TBMM tarafından bir yıl içerisinde 5271 sayılı Kanunun 231.maddesindeki iptal edilen hükümlerle ilgili yeni bir düzenleme yapılmalıdır. Yapılmazsa, iptal kararı yürürlüğe gireceği için mahkemelerin HAGB kararı verebilmesi hukuken mümkün olamayacaktır.