Boşanmada affetme ve affetmiş sayılma konuları boşanma davalarında en çok dikkat edilmesi gereken konulardandır.
Boşanma, eşlerin karşılıklı sevgi, saygı, bağlılık, güven ve yaşam boyu mutluluk beklentileriyle sürdürdükleri evliliklerinde, bu beklentilerinin karşılanamaması durumunda evlilik birliğinin yasal olarak sonlandırılmasıdır.
Evliliğin tarafların iradesi ile sonlandırılması boşanma davasının konusunu oluşturur.
4721 Sayılı TMK’ ya göre eşlerin boşanması ancak bir mahkeme kararıyla mümkündür ve kanunda sayılan sebepler dışındaki bir sebepten ötürü tarafların boşanması mümkün değildir.
Boşanma iki şekilde gerçekleştirilebilir: Çekişmeli ve anlaşmalı.
Evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle açılan boşanma davasında, davaya sebep olan olayların evlilik birliğinin devamına olanak vermemesi ve eşlerden de bu birlikteliği devam ettirmelerinin beklenememesi gerekir. Çünkü ancak bu birlikteliğin çekilmez bir hal alması durumunda boşanmaya karar verilebilecektir. Fakat davaya konu olaylar vuku bulduktan sonra davacı eşin bazı eylemleri davalı eşi affettiğine ilişkin olabilir. Bu durumda eşler arasında bir affetme veya en azından hoşgörüyle karşılama durumu söz konusu olacaktır. Bu da boşanma şartının yani ‘evlilik birliğinin temelden sarsılması’ koşulunun oluşmadığını gösterecektir. Dolayısıyla böyle bir durumda TMK m.166/1’den boşanmaya karar verilemeyecek ve dava reddedilecektir.
Af, davadan önce, davadan sonra ve karardan sonra olmak üzere üç durumu içinde barındırır.
Bakıldığında barışma kapsamına giriyormuş gibi görünse de barışma sayılmayan davranışlar vardır. Bunlar:
- Çocukları ziyaret için bir araya gelmek
- Çocukların özel günleri için bir araya gelmek
- Zorunluluk halleri, olarak sayılabilir.
Eşlerin arasında ortaya çıkan bu davranışların boşanmada affetme olarak nitelendirilebilmesi için bazı gerekli şartlar vardır. Bunlar:
- Kayıtsız şartsız bir irade beyanı mevcut olmalıdır,
- Affı gösterir fiili tutum ve davranış gerçekleşmelidir,
- Af olgusu somut delillerle kanıtlanmalıdır,
- Barışmış Olmak,
- Önceki Olayları Affetmek veya En Azından Hoşgörü ile Karşılamak
- Evlilik Birliğini Olaylara Rağmen Sürdürmek olarak sayılabilir.
Bahsettiğimiz bu şartlar sağlandığı takdirde eşlerin eylemleri boşanmada affetme kapsamında sayılabilir. Affın kabul edilebilmesi için kayıtsız şartsız bir irade beyanının mevcut olması ya da en azından affı gösterir bir tutumun gerçekleşmiş olması gerekmektedir. Ayrıca affın varlığını iddia eden tarafın bunu somut delillerle kanıtlaması da gerekir.
Fakat şunu da unutmamak gerekir ki; eşler arasında, barışma girişiminden ya da aftan sonra başkaca olaylar yaşanmış olabilir ve bunlar boşanma davasına konu da olabilir. Burada unutulmaması gereken aftan önceki hususların yeni açılan boşanma davasında ileri sürülemeyecek olması veyahut sürülse dahi hüküm kurulurken dikkate alınmayacak olmasıdır.
Bu hususlar doğrultusunda affetme bağlamında bazı örnek Yargıtay Kararlarına bakmak konunun kavranması açısından daha iyi olacaktır.
1-Eşlerin barışması, evlilik birliğinin sarsılması sebebiyle boşanma davasında af niteliğinde bir davranıştır.
Uyuşmazlık; tarafların bir araya gelmesinin, önceki olaylar yönünden birbirlerini bağışladığı anlamına gelip gelmeyeceği ve bu olaylara dayanılarak boşanma kararı verilip verilemeyeceği; ayrıca, bir araya gelinmesinden sonraki dönemde de evlilik birliğini temelinden sarsacak nitelikte olayların gerçekleştiğinin davacı yanca ispatlanıp, ispatlanmadığı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına neden olan olaylardan sonra taraflar barışıp tekrar bir araya gelmiş ve evlilik birliğini devam ettirme iradesiyle birlikte yaşamaya başlamışlarsa, bu durum birbirlerini bağışladıkları anlamına gelir ve barışma öncesi nedenlere dayalı olarak boşanma kararı verilemez (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 21.03.2007 gün 2007/2-156 E. 2007/157 K. sayılı ilamı)
2- Eşlerin zorunlu sebeplerle bir araya gelmeleri barışma sebebi sayılmaz ve af niteliği taşımaz. Dolayısıyla bu durumda evlilik birliğinin temelden sarsılması sebebiyle boşanma davasının kabulü gerekir.
Dava, eylemli ayrılık nedeniyle boşanma davasıdır.(T.M.K.166/son)
Davacı ve davalı önceki davanın reddinden sonra aynı binanın farklı dairelerinde oturmaya başlamışlardır. Davacının ara sıra çocukları görmek ve evin ihtiyaçlarını karşılamak üzere davalının dairesine çıkması evlilik birliğini devam ettirmek üzere bir araya gelme olarak nitelendirilemez.( T.C YARGITAY 2.Hukuk Dairesi Esas: 2006/ 6059Karar: 2006 / 12845 Karar Tarihi: 02.10.2006)
Buna karşılık eşlerin zorunluluk bulunmadan bir arada kalmaları af niteliğindeki davranışlar içerisinde bulunmaz.
Boşanma davasına rağmen tarafların aynı evde birlikte yaşamaya devam ettikleri, ortak hayatı sürdürdükleri, cinsel beraberliklerinin de olduğu yapılan soruşturma ve toplanan delillerden anlaşılmaktadır. Esasen davacı da “davalı istediği için birlikte olduklarını” ifade etmekle, bu hususu kabul etmiştir. Davaya rağmen zorunluluktan kaynaklanmadıkça eşlerin aynı evde birlikte yaşamaya devam etmeleri, evlilik birliğinin temelinden sarsılmadığını ve çekilebilir olduğunu gösterir. Bu durumda boşanmaya karar verilemez. İsteğin reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru bulunmamıştır. (T.C YARGITAY 2.Hukuk Dairesi Esas: 2013/ 14017 Karar: 2013 / 28019 Karar Tarihi: 28.11.2013)
3- Eşlerin olayları hoşgörü ile karşılaması af niteliği taşır ve böyle bir durumun mevcudiyeti halinde evlilik birliğinin temelden sarsılması sebebiyle boşanma davasının reddi gerekir.
Toplanan deliller ve dinlenen tanık beyanlarından; davacı kadın tarafından 28.06.2010 tarihinde TMK 166/1’ e dayalı olarak boşanma davası açıldığı, davanın açılasından sonra 2010 yılı Eylül ayında tarafların birlikte on beş gün süre ile Bodrum’da tatil yaptıkları anlaşılmaktadır. Bu durumda davacı kadın tarafından ileri sürülen ve mahkemenin boşanma nedeni olarak kabul ettiği olayların davacı tarafından affedildiğinin en azından hoşgörü ile karşılandığının kabulü gerekir.( T.C YARGUTAY 2. Hukuk Dairesi, Esas:2011/17840, Karar: 2012/13752 Karar Tarihi: 21.05.2012)
Sonuç olarak boşanma davalarında, davacının davaya konu olan olaylardan sonra yukarıda anlatmaya çalıştığımız durumlardan bazılarını gerçekleştirmesi halinde, bu davranış ve tutumlardan önceki olayları davada ileri süremeyecek sürse bile hükme esas alınmayacaktır. Çünkü eşe karşı bir affetme veya en azından hoşgörüyle yaklaşma gerçekleşmiş olacaktır. Ancak affetme olgusundan sonra ortaya çıkan ve boşanma davasına konu edilen bir eylem gerçekleşmişse elbette ki boşanmaya karar verilebilecektir. Konuyla ilgili detaylı bilgi için Aile Hukuku kısmındaki bilgilerden bize ulaşabilirsiniz.
Yazar hakkında